Rıza, uykusundan sıçrayarak uyandı. Yine o… Metalin metale çarparken çıkardığı o uğursuz, bunaltıcı ses… “Siktiğimin bakkalı…” diye söylendi. “Her sabah şu kepengi çarpmasa olmaz pezevenk.” İnsanın yirmi beş sene [...]
Hüseyin Rahmi’nin aziz hatırasına ithafen… Tuhaf bir konaktı. Mahallenin boyası dökülmüş, çatıları akan, tahtakurularına sığınak olmuş bakımsız, bir örnek evlerinin ortasında, çürük dişlerin arasındaki tek bir altın diş gibi, sarı sarı [...]
Zaman, kimi zaman, bükemeyeceğin kadar kuvvetli bir bilektir. Her sabah yeniden başlıyorum. Kaldığı yerden değil, hep yeni baştan. Şu çizgi var ya; kaçınamadığım aynaların gözüme soktuğu, sol elmacık kemiğimin hemen altındaki, estetik dedikleri ama [...]
Demir ağızlı bir canavarın öfkeli tıslamasına benzer, tiz bir ıslık… Değişmeyen, yorulmayan, tekdüze uzayıp giden bu ses, bize aslında ne söyler? Vaktin geldiğini mi? Zamanın azaldığını mı? Yoksa bitmeyecek sanılan her şeyin, aslında bitmeye mahkûm [...]
– Müvekkilimin savunma hakkını kısıtladığınız gibi, açıkça ihsası reyde bulunuyorsunuz! *** Duruşma bitene kadar bekleyip hakim, odasına girer girmez kapıyı çaldı. Adımını içeri attığı an sesini yükseltti. – Yargının halinin içler acısı [...]
Gecenin sessizliğine teslim olmuş geniş caddeyi, buzun üzerindeki su damlası gibi, akarcasına aşıyordu mavi araba. Kadın, bomboş, ifadesiz gözlerini önünde uzanıp giden yola dikmişti. Ayrımına varamıyordu çevresinin. Sanki kirli bir camın arkasında [...]
Yalnız geçen bir gün daha bitmiş, başını yastığa koymuştu. Düşüncelerden alev alan bir başı, yastıklar söndüremiyordu. Kara gözlüsü gittiğinden beri, bir haftadır uyku tutmuyordu. Uykusuzluğun en yakın arkadaşı da huzursuz düşüncelerdi. Böyle hikayelerin [...]
Yaşlı muhasebecinin odasının kapısındaki savcı Ali, olay yeri ekibinin işini bitirmesini bekliyordu. Pencere ile koltuk arasında yatan adamın, muhtemelen kaza ile, arkasındaki eski tip kalorifer peteğine kafasını çarpıp öldüğünü söylemişlerdi. Nihayet oda [...]
Serin bir Ekim ayıydı. Hep aynı noktada başlayan gün, aynı noktada bitiyordu. Metin, gün ışımadan kalkıp hazırlanıyordu. Güneş gölgeleri biraz kısaltmadan her zamanki yerden otobüse biniyor, son durakta inmenin verdiği rehavetle yarım kalan uykusunu [...]